BASINDAN YAZILAR
Yurtdışı Borçlanma Hakkının Tarihi -II / Celal Kaplan - MuhasebeTR

Yurtdışı Borçlanma Hakkının Tarihi -II / Celal Kaplan

 Gurbetçi işçilere yurtdışında geçen çalışmalarını borçlanma hakkı ilk defa 1978 yılında verilirken, hesaplama için borçlanma talep eden kişi, yurtdışında son aldığı ücretini gösterir bir belge ibraz edecekti. Bu belgedeki son ücretin TL karşılığı üzerinden ve borçlanma yapmak istediği süre dikkate alınarak toplam borçlanma prim borcu hesaplanacaktı. Fakat bu hesaplama sırasında Türkiye'ye SSK'nın o tarihlerde uyguladığı sigorta primine esas kazançların alt ve üst sınırları da dikkate alınarak, prim borcunun bu sınırların altında kalması veya üst sınırı geçmesi de engellenecekti. Prim borcunun ödenmesinde kesin dönüş yapan işçilerle, henüz dönüş yapmayanlar arasında da bir ayrıma gidilmişti. Dönüş yapanlar borcunu TL üzerinden, henüz dönüş yapmayanlar ise döviz olarak ödeyecekti. Dolayısıyla yurtdışından ülkeye döviz transferine de imkan sağlanarak bir taşla iki kuş vurulmuş olacaktı.

YENİDEN DÜZENLENDİ
2147 Sayılı Kanun'un yedi yıllık uygulaması işçiler yönünden bazı hak kayıplarına yol açıyordu. Özellikle son ücretin belgelenmesi, işsizlikte geçen süreler gibi konularda yakınmalar oluyordu. Bu yakınmalar gözönüne alınarak 22 Mayıs 1985 tarih, 3201 Sayılı "Yurtdışında Çalışan Türk Vatandaşlarının Yurtdışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun"la gurbetçilerin borçlanma konusu yeniden düzenlendi. Uzun yıllar yürürlükte kalan bu kanunun hükümlerine göre borçlanma başvurusu yapabilmek için, her şeyden önce Türk vatandaşı olmak gerekiyordu. Buna ilave olarak, borçlanılmak istenilen yurdışı çalışma sürelerinde de Türk vatandaşlığının korunması zorunluydu. Kısacası Türk vatandaşlarının, yurtdışında Türk vatandaşı oldukları sürelerdeki çalışmalarını borçlanabilmeleri mümkündü. Kanunun ilk yürürlüğe girdiği yıllarda pek de olmayan, fakat sonradan yaygınlaştığı şekilde, Türk vatandaşlığından çıkarak, yabancı ülke vatandaşı olan kişilerin borçlanma müracaatı yapma imkanları da ortadan kalkıyordu. Aynı şekilde bu kişiler, vatandaşlığa tekrar dönseler de bu defa Türk vatandaşı olmadıkları sürenin çalışmalarını borçlanamıyorlardı.

ŞARTLAR DEĞİŞİYORDU
3201 Sayılı Kanun, borçlanma primlerinin hesaplanmasında da basit bir hesaplama şeklini öngörüyordu. İlk başlarda günlüğü bir dolar olan prim borç hesaplama şekli, sonradan günlüğü üç buçuk dolara çıkarıldı. Dolayısıyla bir aylık hizmet kazanmak için ilk başlarda 30 dolar, sonradan da 105 dolar ödeme yapmak gerekiyordu. Para döviz olarak Ziraat Bankası'na getiriliyor, banka da o günkü kur üzerinden ve TL cinsinden ilgili Sosyal Sigortalar Kurumu'nun hesabına geçiyordu. Hatta paranın yurtdışından transfer edilmesi gibi bir şart da yoktu. Özellikle son yıllarda gurbetçiler, dövizi Türkiye'den kolaylıkla temin ediyorlardı.
Fakat 3201 Sayılı Kanun'un en fazla itiraz edilen noktası, kesin dönüş yapma şartı koymuş olmasındaydı. Hadi Kanun'un ilk çıktığı yıllarda gurbetçilerin çoğu, Türkiye'ye bir daha gitmemek üzere dönüyordu. Çünkü onlar için yurtdışında çalışma, bir miktar birikim yapıp geri dönmek için yapılıyordu ve kesin dönüş nihai hedefti. Ama sonraları özellikle yurtdışında doğuyup büyüyen nesil ve onların anne-babaları için şartlar değişmeye başladı. Dolayısıyla dönen grubetçilerin bir çoğu, sık sık yurtdışına çıkmaya devam etti. Dolayısıyla 3201 Sayılı Kanun'un aradığı anlamdaki kesin dönüş ile işçilerin anladığı anlamdaki kesin dönüş, farklılaşmaya başladı. 
Bu nedenle sonradan mağdur olan ve konuyu yargıya taşıyan gurbetçi sayısı giderek arttı. Çünkü özellikle SSK, kesin dönüşü tabir yerindeyse gemileri yakmak anlamında kullanıyordu. Dolayısıyla sonradan yurtdışına çıkmaya devam edenler için, borçlanma hakkının asli unsurlarından birisi eksik oluyor ve yapılan borçlanma işlemi yok hükmünde kabul ediliyordu. Buna bağlı olarak sonradan gerçekleşen emeklilik işlemi de geçersiz sayılıp, ödenen emekli maaşları geri isteniyordu. Fakat zamanla yargı da bu konuda görüşünü değiştirmeye başlayarak, kesin dönüşü yabancı ülkeye bir daha hiç gitmeme anlamında değil de, yabancı sosyal sigorta kurumuna tabi olarak çalışmama ve ikamete dayalı sosyal yardım almama olarak kabul etmeye başladı. Hatta Anayasa Mahkemesi, 2003 yılında 3201 Sayılı Kanun'un borçlanma yapabilmek için gerekli kesin dönüş yapma koşulunu Anayasa'ya aykırı bularak iptal etti. Anayasa Mahkemesi'nin bu kararına uygun olarak da 4958 Sayılı Kanun'la gerekli yasal düzenleme gerçekleştirildi. 
Dolayısıyla yurtdışında ikamete, hatta çalışmaya devam edenlerin bile borçlanma yapabilmelerine imkan tanındı. Fakat borçlanma yapıp emekli olabilmek ve emekli maaşı alabilmek için yine kesin dönüş şartı devam ediyordu. Bir farkla, kesin dönüş koşulu ikamet etme anlamında değil, yabancı sosyal güvenlik kurumlarına tabi olarak çalışmama ve ikamete dayalı sosyal yardım almamama koşuluna bağlı olmaktaydı.
Devam edecek...

(Kaynak: Yeni Asır | 02.11.2012)

>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.

>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> SGK Teşvikleri (156 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.


GÜNDEM