BASINDAN YAZILAR
İşten Çıkarılanlara Ödenen Tazminatlar İndirilebilir Mi? / Yusuf Keleş - MuhasebeTR

İşten Çıkarılanlara Ödenen Tazminatlar İndirilebilir Mi? / Yusuf Keleş

 Şirketler ile tüm işletmeler faaliyetlerini gerçek kişiler üzerinden yürütür. Bu yüzden şirketler ile çalışanlar arasındaki ilişkilerin İş Kanunu, SGK ve vergi kanunları da dikkate alınarak dizayn edilmesi gerekir.

 

 

Diğer insani ve kurumsal ilişkiler gibi şirketler ve çalışanlar arasında da her zaman uyum sağlanamaz. Bu durumlarda ücretlinin kendi isteğiyle ayrılması herhangi bir hukuki soruna sebep olmayabilir ama özellikle şirketlerin çalışanları işten çıkarmaları birçok hukuki tartışmaya ve ekonomik sonuca sebep olabiliyor. Kanunlar ve mahkemeler genel olarak zayıf tarafı yani işçiyi koruma refleksine sahiptir. İş Kanunu’nda; iş ilişkisinde dil, ırk, cinsiyet, siyasal düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplere dayalı ayırım yapılamayacağı hükmü yer alıyor. İşveren, biyolojik veya işin niteliğine ilişkin sebepler zorunlu kılmadıkça, bir işçiye, iş sözleşmesinin yapılmasında, şartlarının oluşturulmasında, uygulanmasında ve sona ermesinde, cinsiyet veya gebelik nedeniyle doğrudan veya dolaylı farklı işlem yapamaz. İş ilişkisinde veya sona ermesinde yukarıdaki fıkra hükümlerine aykırı davranıldığında işçi, dört aya kadar ücreti tutarındaki uygun bir tazminattan başka yoksun bırakıldığı haklarını da talep edebilir.

    İşverence geçerli sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli olmadığı gerekçesiyle mahkemece feshin geçersizliğine karar verildiğinde, işveren, işçiyi bir ay içinde işe başlatmak zorundadır. İşçiyi başvurusu üzerine işveren bir ay içinde işe başlatmaz ise işçiye en az dört aylık ve en çok sekiz aylık ücreti tutarında tazminat ödemekle yükümlü olur. Mahkeme, feshin geçersizliğine karar verdiğinde, işçinin işe başlatılmaması halinde ödenecek tazminat miktarını da belirler. Kararın kesinleşmesine kadar çalıştırılmadığı süre için işçiye en çok dört aya kadar doğmuş bulunan ücret ve diğer hakları ödenir. İşçi işe başlatılırsa peşin olarak ödenen bildirim süresine ait ücret ile kıdem tazminatı, yukarıdaki fıkra hükümlerine göre yapılacak ödemeden mahsup edilir. İşçi, kesinleşen mahkeme veya özel hakem kararının tebliğinden itibaren on iş günü içinde işe başlamak için işverene başvuruda bulunmak zorundadır. İşçi bu süre içinde başvuruda bulunmaz ise işverence yapılmış olan fesih geçerli bir fesih sayılır ve işveren sadece bunun hukuki sonuçları ile sorumlu olur. Bazı durumlarda işverenler işe aldıkları kişilerden bu hükümlerin aksine kuralları olan bir sözleşme imzalatabiliyor. Oysa bu hükümlerin sözleşmeler ile hiçbir suretle değiştirilemeyeceği kanun garantisi altındadır.

    Yukarıda bahsettiğim kurallar çerçevesinde, iş akdine son verilen işçilere mahkeme kararına istinaden yapılan ihbar tazminatı, ayrımcılık tazminatı, işe başlatmama tazminatı, işe iade sonucu işçinin çalışmadığı süre için ödenen ücretler, ücret fark alacakları ile bu ödemelere ilişkin işlemiş yasal faizlerin ve yargılama giderlerinin vergisel boyutu da vardır. Bu harcama ve ödemelerin kurum kazancının tespitinde gider olarak indirim konusu yapılıp yapılmayacağı, ödemeler üzerinden Gelir Vergisi stopajı yapılıp yapılmayacağı işletmeler için önemlidir.

    Kurumlar Vergisi mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanır. Safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanunu’nun ticari kazanç hakkındaki hükümleri uygulanır. Buna göre, ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderler, işle ilgili olmak şartıyla, mukavelenameye veya ilama veya kanun emrine istinaden ödenen zarar, ziyan ve tazminatlar safi kazancın tespitinde gider olarak indirilebilecektir.

    Bu minvalde işletme çalışanlarına ödenen ücretler de, çalışanlarla yaşanan ihtilaflarda yapılan yargılama harcamaları ve ödenmesi zorunlu tutulan tazminatlar da işin idamesi ile ilgili giderlerdir. Çünkü vergi kanunlarında ücret, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir. Ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmez. Bu yüzden şirketler tarafından mahkeme kararına istinaden ödenen ihbar tazminatı, ayrımcılık tazminatı, işe başlatmama tazminatı, işe iade sonucu işçinin çalışmadığı süre için ödenen ücretler ve diğer haklar ile bu ödemelere ilişkin işlemiş yasal faizler ve mahkeme giderleri kurum kazancının tespitinde gider olarak indirim konusu yapılabilecektir.

İşçilere ödenen tazminatta stopaj

İşçilere ödenen ve şirketin kazancından indirim konusu yapılabilen bu harcamalar, ödeme aşamasında Gelir Vergisi stopajına tabi tutulmalıdır. Gelir Vergisi stopajında da vergiden istisna olan ödemeler bulunmaktadır. Ücretlerin vergilendirilmesini düzenleyen Gelir Vergisi Kanunu; ölüm, sakatlık, hastalık ve işsizlik sebepleriyle verilen tazminat ve yapılan yardımların Gelir Vergisi’nden istisna olduğunu hüküm altına almıştır. Öte yandan iş sözleşmesi feshinin geçersizliğine karar veren mahkemenin belirlediği, işçinin işe başlatılmaması sebebiyle işverenlerce işçilere ödenen işe başlatmama tazminatları da Gelir Vergisi’nden müstesnadır. İstisna kapsamındaki tutar, iş sözleşmesi feshinin geçersizliğine karar veren mahkeme kararında belirlediği işçinin işe başlatılmaması nedeniyle ödenecek tazminat miktarı ile sınırlıdır.

    Buna mukabil, mahkeme sonucunda avukata ödenmesi gereken vekalet ücreti ile çalışanın işe iadesi için işverene süresi içinde müracaatı halinde hak edeceği, ihtilaf döneminde alamadığı ücretlerin karşılığı olan ücret, ihbar tazminatı, ayrımcılık tazminatı ve diğer haklar ise ücret olarak Gelir Vergisi Kanunu’nun 94’üncü maddesine göre Gelir Vergisi tevkifatına tabi tutulması gerekmektedir.

    Ancak mahkeme kararına istinaden, ücret ödemelerine ilişkin olarak hesaplanan kanuni faizler alacak faizi niteliğinde olup, Gelir Vergisi tevkifatı kapsamında bulunmamaktadır. Bu faizleri alanların bu tür gelirlerini, tevkif yoluyla vergilendirilmemiş menkul sermaye iradı olarak yıllık beyanname ile beyan etmesi gerekir.

 

(Kaynak: Zaman Gazetesi | 15.04.2014)

>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.

>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.


GÜNDEM