BASINDAN YAZILAR
Mecidiyeköy’deki İş Kazası Bize Ne Diyor? / Şevket Tezel - MuhasebeTR

Mecidiyeköy’deki İş Kazası Bize Ne Diyor? / Şevket Tezel

 İş kazalarını önlemeye yönelik olarak işverenlere önemli yükümlülükler getiren 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun yasalaşması sürecinde ve tam olarak yürürlüğe girmeden önce işverenler yönünden esnetilmeye başlanmıştı.

24 Ekim 2013 tarihli yazımızda; 

İş güvenliği uzmanları İş Sağlığı ve Güvenliği Yasasının öngördüğü biçimde işverenin faaliyetlerini iş güvenliği yönünden kontrol edip, gerektiğinde işi durdurabilecek kadar yetkili ve sorumlu kılınırken aynı zamanda doğrudan işverenden ücretini alacak olmasının zaten başlı başına bir çelişki olduğunu vurgulamış ve daha az sayıda İş Güvenliği Uzmanı çalıştırılacak biçimde değişiklik yapılmasını eleştirmiştik.

Zira 11.10.2013 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Yönetmelik değişikliğiyle işverenler “Tehlikeli ve çok tehlikeli işyerlerinde” görevlendirilecek iş güvenliği uzmanı sayısı ve süresinde indirim getirilmişti.

Şöyle ki;

Diğer tehlike sınıflarında da indirim yapılırken, inşaat işyerlerinin de içinde yer aldığı çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde daha önce 500 çalışan başına bir tam gün çalışacak iş güvenliği uzmanlığı şart iken bu sınır 500-999 arası çalışanı olan işyerleri için şart olmaktan çıkarılmış ve 1000 ve daha fazla çalışan olunca ancak tam gün iş güvenliği uzmanı çalıştırma zorunluluğu başlatılmıştı. Yani “Bu kadar denetim ve kontrole gerek yok biraz daha az kontrol ve denetim de yeter” demişti adeta.

Mecidiyeköy’deki iş kazası ülkemizdeki hesapsızlığı bir kez daha göz önüne serdi. Şimdi İş Müfettişleri de SGK müfettişleri de konuyu inceleyecek, sorumluları tespit etmeye çalışacak.

Bu bir asansör kazası olduğuna göre ilgili düzenlemelere göre;

  • Asansör kabininin montajcı tarafından belirlenen, asansörün azami kişi sayısına ve anma yük değerine karşılık gelen boşluğu ve mukavemeti sağlayacak şekilde tasarımlanmış ve imal edilmiş olup olmadığına,
  • Kabinin asılma ve/veya destek şekilleri, bunların bağlantıları, her birinin ayrı tutturma noktası olan en azından iki bağımsız ve ek yeri olmayan halat veya zincir ile tutturulup tutturulmadığına, yeterli  seviyede toplam güvenliği temin etmek ve kabinin düşme riskini asgariye indirmek üzere tasarlanmış ve monte edilmiş olup olmadığına,
  • Asansörler, hesaplanan yük aşıldığında normal çalışmasını önleyecek şekilde imal ve montajının yapılıp yapılmadığına,
  • Asansör kabini, elektrik kesintisi veya aksamın arızalanması hallerinde, kabinin serbest düşmesini veya kumanda edilemeyen yukarı doğru hareketi engelleyen tertibata sahip olup olmadığına,
  • Tamirlerin ve uygun görüldüğünde periyodik kontrollerin not edildiği kayıt defterine,
  • İşçilere iş güvenliği eğitimin verilip verilmediğine,
  • Risk değerlendirmesi sonuçlarına,

Bakarak olayın nedeni ve sorumlularını bulmaya çalışacaklardır.

İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun “Potansiyel günah keçisi” olarak getirdiği iş güvenliği uzmanı başı en çok ağrıyacak kişilerden biri olacak. Yasa işyerinde işi durdurmaya kadar yetkili kıldığı ancak ücretini patrondan alan bir çalışan olarak öngördüğü bu uzmanın başı dertte. Elbette hiçbir şekilde maddi sorumluluktan kurtulamayacak olan bir diğer sorumlu da işveren olacak. Yasal olarak kaçınılmazlık ilkesi gereği kusursuz olsa bile işveren iş kazasından dolayı doğacak maddi kaybın bir bölümünü üstlenmek zorunda bırakılıyor. Kaldı ki işyerinde iş güvenliği tedbirlerini tam olarak aldığını da ispatlamak durumunda.

Sorumlu Kim? 

Çok genel bulabilirsiniz belki ama bana sorarsanız sorumlu en başta ülkemizde geçerli zihniyettir ve bu zihniyetin en yetkili olan temsilcileri TBMM’deki yasa ve yönetmelik çıkarmaya yetkili organlar ile ilgili bakanlıklardır. Alt seviyedeki kişinin “Bana bir şey olmaz“ yanlış düşüncesi sadece onu bağlar iken ülkeyi yönetenlerin bu zihniyetteki tutumları kitleleri tehlikeye atacak niteliktedir.  Yapılacak denetimleri olumsuz yönde etkileyecek kudret de ülkeyi yöneten mekanizma içinde yer alanlardadır. Bu nedenle kontrol mekanizması “Benden/Karşıdan ayrımı” yapmadan çalışabiliyor mu? Bu sorunun cevabı da önemli.

SGK verilerine göre 1992 – 2011 yılları arasında iş kazası ya da meslek hastalığı sebeplerinden hayatını kaybeden çalışan sayısı 24.607 kişi olmuş. İş kazası sayısında Avrupa birincisi, dünya üçüncüsü konumda bulunuyorsak ortada bir genel eğilim sapması söz konusudur. Ancak ülkeyi yönetenler iş sağlığı ve güvenliği kanununu çıkardıktan sonra bu yöndeki önlemlerin maliyetini düşürücü düzenlemeleri neden yaptıklarını da açıklamalıdırlar.

Daha dün Erzurum’da çöken kayak pisti ve bugün Mecidiyeköy’deki kaza araştırılmalı ama “Bunlar olağan şeyler” gibi bir kuru avuntuya sapmadan sorumlular sağlıklı biçimde tespit edilmelidir. 

Ülkemiz bugün ekonomisini büyük ölçüde dayandırdığı bir inşaat cennetine dönmüşse denetimde en fazla önemi de bu sahaya ayırmak zorundadır. Büyük inşaatları yapanlar bunları denetleyecek olanların yöneticilerine yani iktidara yakın olarak bazı denetim muafiyetlerinden yararlanıyorlar mı yararlanmıyorlar mı bunu cevabını hükümet hiç olmazsa kendi kendisine vermeli ve gereğini yaparak vebalden kurtulmaya çalışmalıdır. Aksi halde bunlar iş kazası değil cinayet hüviyetinde olacak,  ergeç bir gün müsebbipleirni yakacaktır, yakmalıdır. 

İş güvenliği uzmanlarını patronlara değil fona bağlayarak çalıştırmak etkinliği artıracak iken bu garabet durumun neden oluşturulduğu üzerine Hükümet kafa yormalı, yandaş ve karşıt görüş ayrımı yapmadan daha etkin bir kontrol ve denetim yapan bir mekanizma oluşturulmalı, mevzuat sulandırılmamalı, tam aksine daha etkin hale getirilmelidir. 

(Kaynak: Alitezel.com | 08.09.2014)

>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.

>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> SGK Teşvikleri (156 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.


GÜNDEM